22 Nisan 2014 Salı

yetmiyor, yetemiyorum; YOK YOK yetişebiliyorum :)


Bilenler bilirler, bu sene yüksek lisans yapıyorum. Bahçeşehir Bursa da İnsan Kaynakları üzerine.
Neden mi insan kaynakları;
hepimiz ,yani bu yazdıklarımı okuyabilenler,  insanız sonuçta değil mi,
Öyleyse kendimizin , varlığımızın, sebib-i hayatımızın farkındayız ya da olmalıyız diye düşünüyorum

düşünüyoruz, konuşuyoruz savunduğumuz şeyler var. Hayata bir yerlerden bakıyoruz.

Ben  İNSAN olmanın erdemlerinin peşindeyim kendi adıma.

nedir bu erdemler;

HOŞGÖRÜ-GÜZEL GÖRÜŞ,
EMPATİ-SEMPATİ,
YETKİNLİK-YETENEK,
İNANÇ-HATIR,
DAVRANIŞ-TAVIR,

gibi gibi gibi

bu MBA döneminde hayata daha farklı bakmaya başladım. ve bunu paylaşmak istedim. onun için yazıyorum bunu bu blogda. hani bu anne bloguydu demeyin. çocuklarıma bu yazdıklarımın da katkısı olacak diye inandığımdan yazıyorum başka bir niyetim yok gerçekten :)

aslında konu şuradan başlıyor: O kadar yoğun bir hayatım var  ki bir süredir , koşuşturmacalar içinde haftalar nasıl bitiyor anlayamıyorum. hiç bir şeye yeterince zaman ayıramıyormuşum gibi geliyor. Özellikle de çocuklarıma.

bir durup zamanı kontrol etmenin en azından kendim ve ailem için bir şeylere başlayabilmenin neresindeyim bunu öğrenmem gerekiyordu ve yaptım. nasıl  mı ?

"gerçekten benim için önemli olan ne" sorusunu kendime sorarak,

yukarıdaki sıraladığım gibi bir çok denklemin arasında boğuşurken gerçekte neyi kaçırıyorum bunun peşine düşerek, 

aynı evde yaşarken , çocuklarla oynarken, birlikte yemek yerken eşimle çok sık göz göze gelmediğimizin farkına vararak

belki de kayınbabamın ani ölümüyle yaşadığımız travmadan ders çıkararak,

hayat çok kısa ve hata yapmak için çok şansımız yok. facebook cümleleri var bir sürü paylaşılan. onlar gibi yazmayacağım. herkes filozof oldu zaten ama gerçekte kimse ne yaptığının farkında değil sanki.

işin özü şu bence: 
mutlu olmamız lazım. mutlu olmak için çabalamamız lazım. elimizdekilere her gün sabah akşam şükür edip olmayanlar için dua etmemiz lazım. bize böyle öğretilmişti bizim de böyle olmayı çocuklarımıza öğretmemiz lazım. 

dedem ekmeğinin kırıntılarını bile parmaklarını ıslatarak sofradan temizlerdi. ama şimdi çocuklar ekmeğe basıp geçiyor neredeyse. 

tatminsizlik, doyumsuzluk adına ne denirse artık tüketim alışkanlığı , elimizdekileri paylaşmamak, gittikçe bencilleşen ve sorumsuzlaşan bir nesil inşa ediyoruz. 

her ortamda bizden adam olmaz diyoruz. hiç bir "iyi " yi kendimize layık görmüyoruz

biz atasözü var hani: bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş ... oluyor belki de gerçekten. ama iyi şeyler söylemiyoruz ki iyi şeyler olsun...

ben böyle şeyler düşünüyorum. sevgi kelebeği olmak istiyorum. herkese herşeye saygı duymak, farklılıklardan rahatsızlık duymamak istiyorum. etrafımdakileri ilham kaynağı gibi görmek istiyorum mesela ama o kadar çok kalıp var ki , kalıp yargı ...

bunlar psikolojimin güçlü olmasını gerektiriyorsa destek almak, elimden gelenin en iyisini yapmak çevreme pozitif enerji yaymak istiyorum. bu konuda her türlü öneriye açığım. kitap adı olabilir, ilgili bir seminer çıktısı olabilir, ünlü bir psikolog olabilir, ya da güzel bir ortamda karı-koca ya da kız arkadaşlarla içilecek  bir kahve bile olabilir  :)

işte böyle yani :)


















2 yorum:

  1. bize buyur gel, kahvemizi iç:)

    şaka bi yana, evet kesinlikle baharın da etkisiyle sevgi kelebeği olmak istioyrum ben de! güzel dile getirmişsin. Ve aslında zerre önemi olmayan şeylerin hayatımıza olumsuz etki etmesine öyle çok izin veriyoruz ki anlar kaçıp gidiyor.
    önemli olan ne çok vakit geçirdiğiniz değil de o vakitte ne yaptığımız aslında. yemek yerken günü, anı paylaşmak, yedirirken oynamak şu an için elinde olan tek zamansa onu en iyi geçirmek sende. ben bunu baya iyi yaptığını görüyorum senin. ben seni baya iyi görüyorum :)
    :**

    YanıtlaSil
  2. Ağzına,parmaklarına sağlık:)
    Ne güzel anlatmışsın bahardaki kelebegin ruh halini, bir çakranın daha açılış seramonisini..
    Haftalardır sana dedigim çakralarım açılıyo galiba başka düşünüyorum ,başka hissediyorum,Full enerji doluyum ve istedigimiz herşey için hiçbirzaman geç degil ve ne istersek yapmalıyız diye kafa şişirmelerim aynı heyecanı bu yazında da gördüm çok hoşuma gitti..
    Başkalarının hayatlarını yaşamaktan sıkılmışken artık kendimiz için birşeyler yapmaya başlamak.Gitsem,okusam,yanlız kalsam,paraşütle atlasam ,öpsem,sarılsam ne derler...
    Oooof ne derlerse derler biz yaşıyalım,onlar desinler sadece diyebilsinler ama yapamasınlar...
    Sen yap sen yaşa çok yaşa iyi yaşa:))

    YanıtlaSil