24 Nisan 2014 Perşembe

hoş geldin 23 nisan ve bahar


bugun 23 nisan 
neşe doluyor insan :)

gerçekten neşe dolu bir 23 nisan yaşadık. ama son yıllarda bakıyorum da hep neşe içinde geçmiş ,
demek ki içimizdeki çocuğu hala mutlu edebiliyoruz :)

Mehmet Eren okulda kutladı bu sene çocuk bayramını. Okul çok güzel hazırlanmış. Öğretmenler idari kadro herkes pür neşe karşılamış çocukları. Bahçedeki partinin ardından her grup kendi içinde mini piknik yapmışlar. çok eğlendim anne dedi kuzucuk.  Silahşör oldu. kıpırdamadan durmuş bir ara gururla anlattı bunu da :)






            





Ece bu yıl abisine ayak uyduruyor sayılır artık. pek çok konuda da rakibiz o ayrı bir konu :)

Anne al şu Eceyi sırtımdan !


                                                 


Büyüyorlar...
bazen sevinçle, bazen endişeyle, bazen de hüzünle karşılıyorum bu kavramı.

korkuyorum bir çok şeyden hem de , saymayacağım aklıma geldikçe daha çok korkuyorum çünkü :)


gururlanıyorum , neredeyse onların her hareketi gururlandırıyor. annelik böyle birşey galiba  

şaşırıyorum , o kadar sürprizlerle dolular ki, akşam yatıp sabaha aynı insan olarak 
uyanmıyorlar . hergün değişiyorlar takip etmekte zorlanıyorum. 


gülüyorum , bazen çok komikler ama bazen de bilerek güldürüyorlar ...



ece: tuzu da alayım biraz :)


anne olmak , baba olmak o kadar zor ama o kadar yüce duygular ki. ben bunları bana yaşattığı için her gün Allah'a şükür ederek uyuyorum. onlar bizi tazeliyor. masumlaştırıyor. kaybettiğimiz bir çok değeri hatırlatıyor. çok da yoruyor bu bir gerçek :))

Can'canım
kumla tanıştım bu bayram :)



Duru'cum
yüzen arabalar bir harika :)

Asya'm
güneş gözlüğüm gözümde, havam yerinde :)




eşim, çocuklarım, çocukluğum , kardeşlerim, kuzenlerim, arkadaşlarım,  ...



çifteler -1983(emin değilim)


herkesin 23 nisan çocuk bayramı kutlu olsun. 
herkesin içi her zaman neşe dolsun :)













22 Nisan 2014 Salı

yetmiyor, yetemiyorum; YOK YOK yetişebiliyorum :)


Bilenler bilirler, bu sene yüksek lisans yapıyorum. Bahçeşehir Bursa da İnsan Kaynakları üzerine.
Neden mi insan kaynakları;
hepimiz ,yani bu yazdıklarımı okuyabilenler,  insanız sonuçta değil mi,
Öyleyse kendimizin , varlığımızın, sebib-i hayatımızın farkındayız ya da olmalıyız diye düşünüyorum

düşünüyoruz, konuşuyoruz savunduğumuz şeyler var. Hayata bir yerlerden bakıyoruz.

Ben  İNSAN olmanın erdemlerinin peşindeyim kendi adıma.

nedir bu erdemler;

HOŞGÖRÜ-GÜZEL GÖRÜŞ,
EMPATİ-SEMPATİ,
YETKİNLİK-YETENEK,
İNANÇ-HATIR,
DAVRANIŞ-TAVIR,

gibi gibi gibi

bu MBA döneminde hayata daha farklı bakmaya başladım. ve bunu paylaşmak istedim. onun için yazıyorum bunu bu blogda. hani bu anne bloguydu demeyin. çocuklarıma bu yazdıklarımın da katkısı olacak diye inandığımdan yazıyorum başka bir niyetim yok gerçekten :)

aslında konu şuradan başlıyor: O kadar yoğun bir hayatım var  ki bir süredir , koşuşturmacalar içinde haftalar nasıl bitiyor anlayamıyorum. hiç bir şeye yeterince zaman ayıramıyormuşum gibi geliyor. Özellikle de çocuklarıma.

bir durup zamanı kontrol etmenin en azından kendim ve ailem için bir şeylere başlayabilmenin neresindeyim bunu öğrenmem gerekiyordu ve yaptım. nasıl  mı ?

"gerçekten benim için önemli olan ne" sorusunu kendime sorarak,

yukarıdaki sıraladığım gibi bir çok denklemin arasında boğuşurken gerçekte neyi kaçırıyorum bunun peşine düşerek, 

aynı evde yaşarken , çocuklarla oynarken, birlikte yemek yerken eşimle çok sık göz göze gelmediğimizin farkına vararak

belki de kayınbabamın ani ölümüyle yaşadığımız travmadan ders çıkararak,

hayat çok kısa ve hata yapmak için çok şansımız yok. facebook cümleleri var bir sürü paylaşılan. onlar gibi yazmayacağım. herkes filozof oldu zaten ama gerçekte kimse ne yaptığının farkında değil sanki.

işin özü şu bence: 
mutlu olmamız lazım. mutlu olmak için çabalamamız lazım. elimizdekilere her gün sabah akşam şükür edip olmayanlar için dua etmemiz lazım. bize böyle öğretilmişti bizim de böyle olmayı çocuklarımıza öğretmemiz lazım. 

dedem ekmeğinin kırıntılarını bile parmaklarını ıslatarak sofradan temizlerdi. ama şimdi çocuklar ekmeğe basıp geçiyor neredeyse. 

tatminsizlik, doyumsuzluk adına ne denirse artık tüketim alışkanlığı , elimizdekileri paylaşmamak, gittikçe bencilleşen ve sorumsuzlaşan bir nesil inşa ediyoruz. 

her ortamda bizden adam olmaz diyoruz. hiç bir "iyi " yi kendimize layık görmüyoruz

biz atasözü var hani: bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş ... oluyor belki de gerçekten. ama iyi şeyler söylemiyoruz ki iyi şeyler olsun...

ben böyle şeyler düşünüyorum. sevgi kelebeği olmak istiyorum. herkese herşeye saygı duymak, farklılıklardan rahatsızlık duymamak istiyorum. etrafımdakileri ilham kaynağı gibi görmek istiyorum mesela ama o kadar çok kalıp var ki , kalıp yargı ...

bunlar psikolojimin güçlü olmasını gerektiriyorsa destek almak, elimden gelenin en iyisini yapmak çevreme pozitif enerji yaymak istiyorum. bu konuda her türlü öneriye açığım. kitap adı olabilir, ilgili bir seminer çıktısı olabilir, ünlü bir psikolog olabilir, ya da güzel bir ortamda karı-koca ya da kız arkadaşlarla içilecek  bir kahve bile olabilir  :)

işte böyle yani :)


















dedeler




bu yazı bir dedeler yazısı olsun istedim. gideni özlüyoruz ; ve bir de aslında hep özlediğimiz dedemiz daha var ...


nizamettin dede :)



                                                     

babacım ne güzel bir dede oldun. torunların ne şanslı. keşke hep yanlarında olsan. seninle aynı sabaha uyansalar, koşup yatağına zıplasalar birlikte kursanız o günün hayalini...
"dedem ne zaman gelecek anne, Ipadini getircek değil mi :)"
aslında oğlumun sıkça sorduğu soru bu ama dedesi oğlumun en iyi arkadaşlarından birisi aslında. şimdi daha çok sohbet etmeye yönelik, konulu oyunlar oynuyorlar birlikte. ya da puzzle yapıyorlar biraz gürültüyle :)



torunlar için bazen karizma hiç de önemli değildir :))



torunları onun herşeyi. üç renk var şimdi onun hayatında : Mehmet Eren , Can ve Ece



kendini bulduğu , iyi hissettiği, hep olmak istediği yer onların yanı işte bu üç renk :)

                                           
çocuklar öyledir ama, insanı tazeler, dinamiklerini harekete geçirir iyi hissettirirler. çünkü hesapsız hareket ederler. çıkarsız diyemeyeceğim çok çıkarcılar bu bir gerçek :))
babam için de öyle gerçekten, çocuklaşıyor , daha bir enerjik oluyor, mutlu oluyor kısaca, hem de çok mutlu...
biz nasıl onu özlüyorsak o da bizi özlüyor tabii en çok da torunlarını. zaten artık torunlar biz çocuklu çocuklarının yerini aldı . biz de sebepleniyoruz işte :)



ahh..
İsmail dede :(



özledik dedecik seni biliyor musun.
evet özledik. soruyoruz seni ve içimizi çekerek ağlıyoruz sen aklımıza geldiğinde. 
senin gitmiş olman yeterince zor değilmiş gibi evet bir de özlüyoruz seni.

hani küçük bahçede çamur oynayacaktık anne, dedem yazın oynarız demişti. 


hani bir sürü oyun hamuru alıp onlardan rengarenk oyuncaklar yapacaktık  dedemle, havalar iyi olunca da köye gidip ağaçların dibini kazacaktık kazmayla. 

neden gitti anne :(



üzülme annecim, dedecin çok güzel ve de uzak bir yere gitti bir daha dönmeyecek oğlum. 
biliyor musun haber gönderdi bir arkadaşıyla, iyiymiş, orası çok güzelmiş.  lezzetli yiyecekler varmış, havası çok güzelmiş, çok güzel bir yerde yaşıyormuş, arkadaşları varmış hiç sıkılmıyormuş. 
onun için sevinelim ve ona dualar gönderelim olur mu. o senin onun için dua ettiğini bilirse çok mutlu olur. 

sonra dua ettik birlikte , 
çok özlüyor.  artık daha çok anlıyor yokluğunu. caminin önünden geçerken bakmıyor bahçesine. videolarda rastlarsa kafasını çeviriyor. birlikte çekilmiş fotoğrafını astım duvara, bakmadı desem yeri var.

birlikte çok zaman geçirdiler ve gerçekten birlikte zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorlardı.
koca adam çocuk oldu, küçücük oldu birden bire...Mehmet Erenle birlikte tanıştığı oyun hamuru işinde neredeyse bu işin üstadı oldu. Turuncu kardan adamı unutmayacağız hiç :)  

o oğlumun bir arkadaşıydı: arka bahçede çamur yapma arkadaşı, güreş arkadaşı , park arkadaşı, markete gidip çubuk kraker alma arkadaşı, boyama yapma arkadaşı,  bisiklete binme arkadaşı :(





Eceye ayrı bir sevgisi , şefkati vardı. birlikte çekilmiş fotograf bulamadım ne yazık ki bulursam sonra ekleyeceğim. Ece tüm şımarıklıklarıyla mest ediyordu kendisini. Namaz vakitleri dışında tüm enerjisini tüm sevgisini Eceye aktarırdı evdeyken. 
Eceyi dizlerinde sallayıp uyuttuğunu,  sonra yanına kıvrıldığını ve bunun kendisini ne mutlu ettiğini anlatırdı bana.  
Yemek yemek Ece için hep sorundur. Babaannesine yardım olsun diye ve özellikle de balık yedirirken Dedesi kılıktan kılığa girer tüm çocukluğunu önüne sererdi adeta. 


geçecek bu günler ve alışacağız yokluğuna ama asla unutmayacağız tabi ki.
kim bilir Mehmet Eren de hatırlar belki, biraz da ona hatırlatmak için yazıyorum aslında, ilerde birlikte bakalım, okuyalım, analım diye



ah dedecik vakitsiz bıraktın kuzucuklarını, daha çok işin vardı. onlara tarlada çadır kuracaktın bu yaz. zeytin toplayacaktık beraber. bu yılın yemişleri daha güzel olacaktı görecektin. 
toprağın bol olsun dedecik. seni seven kuzuların torunların hep duacıyız. sevgimiz hiç bitmeyecek. 
seni unutmayacağız , rahat uyu :(




:(




1 Nisan 2014 Salı

konuşan minik kızım

ece: aglama duzum
(aglayan abisini öperekten :)

 eve geldiğimde koşarak kapıda karşılar
yaapıyorsun anne
anne: iyiyim kuzum sen napıyorsun
ece: iyiyim 
sonra gider  :)))

bebeğini sallarken birden yere bırakır
uyumadı, olmadı !!!

cakış yicem anne (sakız çiğneyeceğim anne ) 

abinin adı ne kızım
ece: dan (can) 
:D



abisinin bütün şarkılarını ezberledi. 
dili döndüğünce hepsini söylüyor. 
ben buraya video ekleyemiyorum. 
ekleyebildiğimde yayınlarım :P




kıyafetlerini artık biliyor. 
farklı ve şık birşey giydiğinde hemen aynaya koşuyor. 
kendisini uzun uzun seyrediyor. eh ne de olsa aslan burcu değil mi :)


o kadar bilmiş ki,
hiç bir şeyi o istemezse yaptıramıyoruz.
yemek istemiyorum anne , doydum !!!
dediği anda tek kaşık dahi almıyor. öğürüyor kusmakla tehdit ediyor :)


korktum anne deyip olmayacak birşeyi bahane edip koşup sarılması,
uyumaya çalışırken sokulup boynumu mıncıklaması,
manyo yapalım anne, bıcı diyerek banyonun kapısının önünde oturması ve banyo yapılana kadar nerdeyse orda kalması :)

zu iççem, zuuuu, zu iççem anne .... 
gece bin kere bunu tekrarlayıp bir türlü uykuya gitmemesi

evcilik oynarken güya bana çay ikram edip 
sonra bardağı elimden çekip, 
men içcem yaaa menim amaaa 
deyip karşıma geçip hüüp yapması (bunu da kimden gördüyse artık :)

datlı datlı kudular, fıttık fıttık kudular
boncuk boncuk makarna sen de düdük makarna 
bunları ben onlara söylerken kendince şarkı yapıp 
herkesin bildiği nakarat haline getirmesi


evimizin neşesi, çaktırmasa da ağabeyini bile güldüren küçük cimcime. 
güzellik. mavişim.