24 Aralık 2014 Çarşamba

tatil hep tatil

Gene uzun ara verdim farkındayım ama dilime pelesenk olduğundan değil gerçekten yoğun olduğum için yazamadım... ne mi yaptım ? Yüksek lisans bitirme projemi hazırladım. İki defa düzelttim. Bu projeyi hazırlayabilmek için anket yaptım. Neyse sonunda bitti. tabi mezun oldum sayılır artık ki kep attırdılar bize :)

yeni mezun anne

Hem sonra;  işlerim de çok yoğundu. malum bendeniz bir muhasebe&finans personeliyim ve muhasebe için yılsonu , aysonu gibi kavramlar, olağan üstü hallerden sayılır. neyse bir şeyler  yapayım ve biraz da çocuklarımı yazayım yav dedim :)

ananenin evini alt üst etmece

Çünkü bu dönemde bazı ciddi kararlar alıp uyguladık karı koca olarak. Bunlardan en önemlisi; Mehmet Ereni okuldan almak idi. Evet okuldan aldık. Kaydını sildirdik. Artık o evde ve gerçekten ama gerçekten çok mutlu. 
Bu kararı vermekte o kadar zorlandık ki. Çocuğumuz her gün ,okula gitme zamanı geldiğinde bir yeri kesiliyormuşcasına bağırıp , tepinip, küsüp, ağladığı içinmiş gibi gözükse de ; aslında sırf onun psikolojisini düzeltmemiz gerektiğinin farkına vardığımız için  aldık bu kararı. Bize göre fındık kabuğunu doldurmayacak bahaneler belki ama gün geçtikçe susan içine kapanan sessizleşen bir oğlumuz olduğu düşüncesi bizi daha fazla denemek zorunda olmadığımız gerçeğiyle tanıştırdı. 
Öğretmeni ve okul müdiresi çok anlayışla karşıladılar sağolsunlar. Seneye kardeşinle birlikte gidersin dedik ikisi de sevindi bıdıklar. 
Mehmet Erene ; okulun çatısının çok yağmur yağdığı için aktığından bahsettik ve okulu geçici olarak kapatmışlar dedik. Bu kuyruklu yalanı da oğlumuzun psikolojisi bozulmasın diye attığımızdan emin olabilirsiniz :)

patlamış mısır eşliğinde film keyfi. ışıklar da kapalı 
Şimdi her şey yolunda çok şükür. Eceyle birlikte şu an Eskişehir'de ananesi ve dedesiyle birlikte kalıyorlar. Tatildeler bir nevi yani. Dedesini çok özlemişlerdi. Dedesi de zaten hep torun hasreti çekiyor malum. onları bir araya getirdik. onlar da tadını çıkartmakla meşguller. Evin altını üstüne getiriyorlardır eminim. Ama iyi haber : Ece kendi kendine kahvaltısını yiyormuş :)

dedeyle kahvaltı keyfi


Ece 2,5 oldu. Mehmet Eren 4,5. aralarında hala belirgin bir rekabet, çekişme , kıskançlık var. Bunlar çok doğalmış. Öyle diyorlar. Blogları okuyorum onlar da öyle diyor. Ama anne olarak üzülüyorum. İkisi de bireysel olarak birer sevgi kelebeği aslında ama bir araya geldiklerinde nasıl da hırçın , kavgacı olabiliyorlar anlayamıyorum. Biz böyle kavga eder miydik kız kardeşlerimle onu da hatırlamıyorum gerçi ama çocukluğumu düşündüğümde içimin sıcacık olduğunu düşünürsek kavga ettiysek bile çok etkilenmemişim galiba :)


bursa beğendik al. merkezindeki çocuk oyun alanı

Mehmet Eren televizyon izlemeyi çok seviyor. Açıkçası bu beni çok endişelendiriyor. Bir sürü yazı okuyorum bununla ilgili. Okula gitmesini bu yüzden istiyorum aslında ama fazla olmamak kaydıyla televizyonun da çocuğun hayal dünyasına önemli katkıları varmış. Her şey kararında olmalı tabi ki. Evde ister istemez dozu kaçabiliyor. Televizyonu kapatmamıza izin vermediği de oluyor. Hırçınlaştığı da. Bunları önlemenin tek yolu alternatif aktiviteler geliştirmekmiş. Biz de fırsat buldukça yapmaya çalışıyoruz. Aslında ben kendi adıma seviyorum da böyle şeyleri galiba :)

öğretmenler günü çiçeği

Mesela bu çiçekleri öğretmenler günü için yaptı Mehmet Eren . Ben de ona yardım ettim. Yaparken çok eğlendik ama Ece'yi dışında tutmakta zorlandık. O da her konuya dahil olmak istediği için bu tarz şeyleri yapmak epey sıkıntılı oluyor doğrusu. 

kuklalar

Sonra tuvalet kagıdı rulolarından kuklalar yaptık Ama bu sefer Ece de yardım etti. Kuklalar çok hoşuna gitti. konuşturduk onları. Eceninki tavşan, Mereninki civciv. Bunlar kardeşmiş diyor Ece; hayır arkadaşmış diyor Meren :)

merenin aktiviteleri

Etkin kuzeni için resim çerçevesi ve kalem kutusu yaptık. Etkin çok beğendi. Odasına çalışma masasına koydu hemen. Egeye gösterdi "bak bunu Mehmet Eren benim için yapmış" bizimkisi de sevindi. küçük bir gururlanma okudun gözlerinde. sevdim bu bakışı :)

teyze ile çok meşgul bir akşam
Geçenlerde Ayfer ve Gürhan geldi. Bizim eve de bayram gelmiş gibi oldu. O kadar mutlu oldular ki. Babası yan flüt, Eniştesi Klarnet çalarken bizimkiler de Ayferin yönetmenliğinde klip çektiler. Çok komiktiler. Hababam sınıfı müziğine çekilen klipte; oyuncaklarını kaybeden iki çocuk üzgün üzgün otururken birden oyuncaklarını bulup (bu sırada hızlanan müzik eşliğinde) dans etmeye başlarlar. Kuzular öyle güzel rol yaptı ki. Linkini yazdım bakalım açılacak mı?

http://www.youtube.com/watch?v=QJfjx6MUE0s&feature=youtu.be



bacanaklar orkestrası



bu da Ecenin şeker kız Candy klibi :) dımtıs dımtıs dımtıs diyor :)
Clubber gözlük ve içerden gelen flüt sesi ile dımtıs 
annesinin prensesi 

dımtıs dımtıs

enişteyle kule yapmaca. ecenin fırında tavuk pişiyor


Mehmet Erenin tahta bloklardan kule yapma heyecanı hala devam ediyor. Bebekliğinden beri herhalde bıkmadan oynadığı tek oyun.
Artık kulelerin ağırlık merkezine , sağlamlığına, aynı büyüklükte olan parçaların nerelerde kullanılacağına kadar dikkat ediyoruz tek fark bu.



minicik zürafa di mi anne


ece oraya bak servi yapıyoruz

hiiii kaplaaan


 Havalar güzel gidiyorken bir hayvanat bahcesi gezintisi yapalım dedik. Gerçekten de çok keyifliydi. Zurafa yakınımıza kadar geldi. Bir kaplan bulunduğumuz yerin camına sürtünerek geçti. Neredeyse nefesini duyduk. Maymunların açıkta duran pembe totoları bizimkilerin pek ilgisini çekti :) Tüküren bir lama görmeyi başaramadık ama ansızın anıran bir eşek hepimizi korkuttu :)

kuzular hadi eve dönelim. dönmeyelim anne burası çok eğlenceli

Çocukları yıllardır niyet edip de bir türlü diş doktoruna götürmek kısmet olmamıştı. Bursada bir "çocuk diş doktoru" olduğunu duyunca hemen randevu aldık. Ece'nin son iki azı dişi henüz çıkmadı. 2,5 yaşından sonra çıkarmış. bekliyoruz. bakalım uykusuz gecelerimiz ne zaman başlayacak :)
Havalar bir öyle bir böyleyken dişçi sonrası ayaz havada çocukları parkta eğlemek pek iyi fikir değildi ama eğlendiler , çocuk işte :)

traş olmak ciddi bir iştir

Mehmet Erenin saç kesme ritüeli var. Babasıyla gidecek. Çocuk koltuğuna değil büyük koltuğuna oturacak. ve gülmeyecekmiş. ciddi bir iş bu anne gülemem :)

çin daması çapraz olur ama bizimkisi duruma göre dikine bile oluyor:)

Oyunları çok seviyor ama hep o kazanırsa. Bu da onun dönemi :) Zaman zaman yenilmesi gerektiğini düşünmek için erken bence. şimdi kazanmak ona çok keyif veriyor. bu keyfi yakalamak için oyunun kuralları duruma göre değişebiliyor :)

ananeyle oyun odası keyfi

Böyle yerler öyle az ki. Bu yüzden yapana teşekkür etmek lazım. Çok eğlenceli, sımsıcak, tertemiz bir ortamı var.  Gerçi biz yanlarından ayrılmıyoruz ama annesi babası yanında olmayan çocuklar da güven içinde oynuyorlar. Kışın park bahçe bulamayan bizler için ideal bir ortam. 

Ece ve Defne Ece
ben kardeşe sarıldım anne



Medine ve Yasemin çocukları :)

Biz çocuklukta beraberdik Yaseminle. Aslında benden yaşça küçüktü ama büyüyünce ve çoluk çocuğa karışınca yaş farkı kapandı. Eşler de uyum sağlayınca ailecek görüşür olduk. Şimdi çocuklarımızın birlikte oyunlar oynadığını görüp, keyifleniyoruz. Asya iki evin bir tanesiydi. büyüdü, peşinden bizimkiler yetişti Asyacık şimdi abla oldu . üçünü de önüne katıp oyun oynatmaya uğraşıyor. Benim oğlum da , minik Ececim de çok sevdi ortamı. Nedense suratında hep bir şaşkın ifade vardı o akşam. Fotoğraflara da yansımış gerçekten. 

Ece kendisini bir şeyleri paylaşmak konusunda zorunlu hissetmediği bir dönemde. Herkes her şeyi onunla paylaşmalı ama onun paylaşmasına gerek yok diye düşünüyor kesin. Abisiyle , hatta bizimle de bu böyle. Israrcı olamıyorsunuz gerçekten dönemi bu çünkü. 
Hala renkleri öğrenmek istemiyor. Bu yüzden onu göz doktoruna götürdüğümü söylediğimde bazıları bana gülüyordur eminim ama götürdüm. Doktor da ilgisi yoktur zamanla oluşabilir fiziksel bir kusur yok dedi. Hala her rengin sarı oldugunda ısrar edişi benim bu endişemi sezmesindendir belki de:)


gürhan eceyi bu kıza benzetti neydi adı: katnis :)

Ay insanın yazdıkça yazası geliyormuş. Paylaşacak çok şey varmış biriktirmişim. En son da düğünü yazacağım. Geçtiğimiz hafta sonu Eskişehir'de toplandık maile. Düğün bahane; bir arada olmak şahane dedik anacuğumun dizinin dibine toplaştık. 
düğün çocuklarla eğlenceli oldu. onlar koşturdu biz de onları izledik. Ece mini fare oldu. Bayıldı kıyafetine. Zaten bir kıyafet merakı var ki... Bunu bana nereden aldın anne, bunu neden aldın anne , Ece'ye yakışır bu kıyafet, Abim giymesin ama ... sürüp gidiyor

düğün hatırası

Can bu pozu verirken gülmekten kırdı hepimizi. o nasıl ağır abi tavırları öyle. zannedersiniz anası babası kurtlar vadisi izleterek büyütmüş. Fotoğrafçı bir sürü poz aldıktan sonra baktı Can değiştirmiyor; bu fotoğrafı basmış. Kuzular çok şekerdi. Can Eceyi daha az yadırgadı. Ece Canı çok özlemiş. Ondan bir dakika ayrı duramadı. Nereye gitsek birlikte gittik. Mehmet Eren de çok samimi davrandı. demek ki o da özlemiş. Ee ne de olsa onların abisi. O yüzden cool o yüzden mesafeli ama sıcak :)

kuzular eskişehir yolunda

Ece çok güzel "dımdım yar" türküsü söylüyor. Bundan yola çıkarak bir tatarca türkü öğreteyim dedim ikisine de. İlk seferde çok severek söylediler. ama sonradan üstüne düşüldüğünü fark edince ikisi de sapıttı. ama annemle babamın final yapması süperdi. 

http://www.youtube.com/watch?v=jc7dgibfC6c
http://www.youtube.com/watch?v=H1HYzCzpUjc&feature=youtu.be

bu seferlik de burada noktayı koyuyorum bakalım  sonra neler neler yazacağım sürpriiiiz. 
annem ve babamla roportaj yapmayı planlıyorum 1 haftalık babysitting raporu mahiyetinde :) 
az önce fotograf yolladılar sıpalar habire masrafa sokuyor dedelerini. şimdi de kebap keyfi yapıyorlarmış :)

eskişehir özdilek restaurant


tatilcilerin gezmece fotograflarını da ekleyelim bari  
:)
özledim :(























23 Ekim 2014 Perşembe

yaz bitti gene geldi sonbahar kış

O kadar uzun zaman oldu ki yazmayalı. Unuttum nasıl yazıyordum ki ben :)

Kısacık bir yaz bitti gitti :(

Bayramlar peş peşe bitti :(

Tatiller hep kısa sürer zaten geçti gitti :(

Ilıcık günlerdeyiz. Arada esintili, arada yağmurlu , arada serin. 
aslında sonbahar da epey sevimli olacak belki de hüznü var işte ...

Pılını pırtısını toplamış gidiyor yaz mevsimi , güneş, ılık sabahlar, güneşli akşamüstleri :(
Upuzun sürüyor kışlar , ya da ben sevmediğime bana öyle geliyor :)
Olsun napalım sağlık olsun. 
Kış da evde güzel zaten. Kestaneler, patlamış mısırlar,…, ııh bulamadım başka bir şey :)

Çocuklar eve kapanacak. Başka birşeyi dert etmiyorum doğrusu. Ama ne iyi ki Türkiyede yaşıyoruz ve sık sık güneş geliyor.




hava serin annecim
olsun parkta oynamak çok eğlenceli anne...
burnunuz akar kuzum
olsun sileriz anne...
öksürürsünüz ama
öksürmek zor değil ki anne..
peki ama üstünüzü ıslatmayın tamam mı
ıslanırsak nolur ki kurur annecim...
...
daha ne diyebilirsiniz ki :)


büyüdükçe dışarıda oynamanın tadına vardılar. Tabi bayramda Çiftelerde ve Seçköyde olmanın tüm avantajlarını kullanarak. bayramlıklarla kumlara dalıp saatlerce kumdan kale yaparak; topu bir oraya bir buraya atıp peşinden koşturarak ...








her gün değişiyormuş bu çocuklar. insan gözünün önündeyken bile farkediyor gerçekten. hızla büyüyor hızla değişiyorlar. 

Mehmet Eren gittikçe çıkıyor bebekliğin saflıklarından. her gün başka bir ağır abi oluyor  karşımda. televizyonu seviyor çok izlemesine engel olmaya çalışsak de seçtiği bazı çizgi filmleri takip etmekten geri kalmıyor. O karakteri yaşıyor adeta. hemen onunla ilgili bir senaryo üretiyor. bize rollerimizi veriyor ve aktion!  :)

internetten araştırdığımda bu normal gibi yazıyorlar aslında yine de endişeleniyorum doğrusu. hayal dünyasının gelişmeye meyilli oldugunu ifade edermiş. engel olmayın, alay etmeyin, katılımcı olmaya çalışın diyor uzmanlar elimizden geldiğince katılıyoruz tabii ama yorucu baya. 

okula hala gelgit içinde gidip geliyor. bazen hevesli ve azimli oluyor bazen ise koyver gitsin havasında. aglıyor, mazeret üretiyor gitmemek için. kıyafetini beğenmeyip değiştirmelerini isteyip, servisi kaçırdıktan sonra neredeyse babaannesine " çak " yapacak kadar sevindiği bile oluyormuş düşünün artık :)

bunlar da normaldir herhalde. düşünsenize bazen biz de işe gelmek ya da başka hiçbir yere gitmek istemiyoruz. ama ağlamıyoruz ya da isyan etmiyoruz. bunlar ne de olsa çocuk daha; rahatlar, açıkça söylüyorlar düşündüklerini, hepsi bu belki de. 

hala yemek sorun evde. masada oturup yemeğini yemiyor. iki lokma alıp kalkıp gidiyor. sonra annesi kaşıkla dolasıyor peşinden. biliyorum hata bende. bu konuda kararlı bir tutum sergileyemedim hala da sergileyemiyorum. ne yapayım onun akranlarından zayıf olusu, bünyesinin çok kuvvetli olmadığını düşünmem elimi kolumu bağlıyor. yedirmezsem yemiyecekmiş gibi geliyor ve aşamıyorum ne yazık ki :( !!!

hala boyaları , renkli kağıtları, yapışkanlı çıkartmaları, oyun hamurlarını çok seviyoruz. saatlerce kagıtları boyayıp katlayıp zımbalayıp "deney"  yapıyoruz. elimiz, yüzümüz, kıyafetlerimiz hatta mobilyalarımız boya içinde kalıncaya kadar çalışıyoruz.  
hala yüzme kursuna yazılacağız ikimiz. tatilde aştı kendini. kollukları da bir atsa baya balık adam oldu aglusum. 




işte böyle abicim :)


evet tatil.
ece biraz daha büyüdü bu tatilde. 
havuza kolluklarla girdi, simiti attı mesela. 
denizden korktu ama havuz eğlenceliydi onun için. 

Can ile giriştiği rekabet malesef ona yemek yedirmemi sağlayamadı. Bu konuda rekabet bile işe yaramıyor. 
Mehmet Eren kaşıkla peşinden gidince yiyor hiç değilse Ece onu da yapmıyor :( o kadar inatçı ve yemek seçici ki ...

konuşması daha da güzelleşti. gerçi hala teşekkür ederim diyemiyor ama oldukça gevezeyiz. 

"bir varmış bir yokmuş , bir tane ece varmış, bu ece çok tatlıymış, ama annesini üzüyomuş..." bu ecenin masalı devamı duruma göre değişiyor. bazen yemek yemiyomuş bazen uyumuyormuş diyor. suçlarını biliyor yani :)

Her fırsatta doğum günü kutluyoruz. "iyi ki doğdun eceee" . bizim için hersey bir pasta olabilir. tahta bir lego, bir araba, bir ekmek dilimi... elimize alıyoruz ve ece hayali mumları üflüyor :)

bu aralar spagetti seviyor. adı da "uzun makarna" iştahsız bebeğim hüp diye nasıl yiyor bu makarnayı. bu çocuklar ilginç varlıklar. 

hala dondurmayı çok seviyoruz. asında dondurmanın külahını seviyoruz daha çok :)





büyüdük hala birbirimizi arıyoruz, özlüyoruz, ihtiyaç duyuyoruz. kardeşlik güzel şey. inşallah bizimkiler de sever birbirini bizim gibi. Kurban bayramı çiftelerde hep birlikte yine "bayram "oldu bu sayede. 





















28 temmuz - 2 yaşındayız artık



prensesim

minik kızım 2 yaşında...

bu yazıyı agustos başında yazmışım ama yayınlamamışım nedense. 

28 temmuz tarihli olarak kabul edin artık :)






ramazan bayramı olması nedeniyle çiftelerde "melike " teyzesinin yaptığı pasta eşliğinde kutladık kuzumun doğum gününü 

iyi ki doğdun bebeğim. iyi ki bizim kızımız oldun prensesim

küçük, çok bilmiş, inatçı, dünyalar tatlısı fındığım






Evimize neşe getirdin seninle dünyamıza" pembe" geldi 
Allah'a her gün şükür etsem de yetmez sizi bize verdiği için. 








"cici giycem " diyerek hergün 5 kere kıyafet değiştirtiyorsun artık;

"çorba içmicem, kavaltı yicem" diyerek anneni peşinden koşturuyorsun artık;

kim ne yaparsa aynısını yapmaya çalışıyor, özellikle de ağabeyini taklit ediyorsun ve bunda da başarılısın artık;

yaşına uygun olarak sen de güzel kalem tutuyor , güzel çizimler yapıyorsun artık;

hala renkleri birbirine karıştırsan da "sarı sarı " rengini biliyorsun artık 

spagetti bile yiyorsun artık ;

meyve yemekte hala zorlansan da canın istediği meyveyi talep ediyorsun artık
"muz yicem" :)

tuvalet eğitimine henüz tam başlamamış olsak da arada sırada oturağına çişini yapıyorsun artık :)







sen bizim prensesimiz, neşe kaynağımız, huzur kapımız oldun. benim cadı, inatçı, cimcime, rüküş, kokoş, tontik kızım ...

şimdiden dediğin olsun diye tutturuyorsun. kararlılığın çaktırmamaya çalışsam da çok hoşuma gidiyor. inşallah hep öyle devam eder. gerçi bu durum bizi epey zorluyor ama :)

canım yavrum benim tüm dileklerin gönlünce gerçekleşsin inşallah 
kuzucum, Annen , baban , kardeşin ve geniş ailemizin geri kalanları hepimiz seni çok seviyoruz.