limon ile kovalambaç |
"anne olmak ya da bir ebeveyn olmak bu kadar mı zor olmak zorunda yaaa!!" diye karamsar bir giriş yapayım; ardından "aman canım ben kendi kendime zorlaştırıyorum , çok kafa yoruyorum gerek yok bu kadarına ..." diye bir teselli göndereyim; en sonunda da "canım eskiden bu kadar düşünmüşler mi sanki bizi su akmış yolunu bulmuş bizde gayet mutlu mesut yetişmişiz" diye bir savunma patlatayım bari....
Mehmet Eren okul mevzusunu kapattığımızdan beri olumlu yönde değişti. Neşesi yerine geldi. Yani uzun zamandan beri keyifli, hatta kıkırdıyor, şakalar yapıyor sebebi belirsiz ağlama krizlerine girmiyor. Evde herkese tuzaklar kuruyor, iksirler yapıyor, kendince değişik icatlar yapıyor kısacası evin altını üstüne getiriyor. Ece ile birlikte müthiş dağıtıyorlar. Her taraf yastık, kağıt parçaları, boya lekeleri, yapıştırıcı kalıntıları , yemek lekeleri... bunlara takılmıyorum, rahatım, sonuçta iki çocuklu ev. zaten küçücük. haliyle 5 dakikada tarumar oluyor. Benim sorunum: çelişkide olmak: yani, bir yanım verdiğim bu karardan hoşnut, gözüm arkada değil, çocuğum evde istediği zaman uyanıp, istediği zaman yemek yiyip, istediği kadar oyuncak oynayıp , istediği gibi hayal gücü elverdiğince karalamalar yapıyor diye çok sevinirken; diğer yanım, kendi yaşıtlarıyla oynamanın hazzından mahrum olduğu, el becerisinin gelişemediği, bazı temel eğitimleri almakta geç kalmış olabilir mi riski ve bu gibi nedenlerle özgüveninin örseleneceği endişeleriyle yanıp tutuşuyor.
Tabi Ece faktörü var şimdi kafamı karıştıran. İkisinin de çok zor dönemleri "birlikte" kaldıkları bu döneme denk geldi. Ece 2,5 Mehmet Eren 4,5 yaş zorluklarını tavan noktada yaşıyor. Ece her konuda "bende varım " deme döneminde; Mehmet Eren ise "oyun kurma, rol dağıtma, aksiyon" döneminde. Ece hiç söz dinlemiyor, Mehmet Erenin kurduğu oyuna uyum sağlamıyor. çünkü onun da ben dediği dönemde ve abisinin her dediğini yapmak istemiyor. Aksine kendisini "o da yapabilir, o da oyun kurabilir , o da kek çırpabilir, o da kağıt kesebilir" olarak düşünüyor. Aslında Ece için, daha tam şöyledir böyledir demek için erken olduğunu düşünüyorsam da Mehmet Eren karşısında net bir tavrı olduğunu söylemek mümkün: ya o ne yapıyorsa aynısını yapacak ya da tam tersini. Asla beklemek yok, saniye bile ertelemek yok hele başka bir alternatif hiç yok. İstediği ya da dediği olmayınca ise, kıyamet kopuyor ve ağlıyor.
Ecenin tepkileri Mehmet Ereni sıkıyor. Kulaklarını kapatıyor. Ona vurma eğilimine giriyor. Onu sevmediğini söylüyor. Böyle zamanlarda ikisiyle ayrı ayrı oyun oyanayamıyorsunuz, birlikte hiç oynayamıyorsunuz. Sürekli benim dediğim olsun kavgası çıkıyor ve Ece "kız" olmanın verdiği "çığırma ya da çığrınma" avantajını sonuna kadar kullanıyor
Ecenin tepkileri Mehmet Ereni sıkıyor. Kulaklarını kapatıyor. Ona vurma eğilimine giriyor. Onu sevmediğini söylüyor. Böyle zamanlarda ikisiyle ayrı ayrı oyun oyanayamıyorsunuz, birlikte hiç oynayamıyorsunuz. Sürekli benim dediğim olsun kavgası çıkıyor ve Ece "kız" olmanın verdiği "çığırma ya da çığrınma" avantajını sonuna kadar kullanıyor
Her ikisi için de mutsuzluk yaratan , onları yıpratan, ağlatan, can yakan ; babasıyla beni ise bunaltan, sinirlendiren ve üzen kısacası öff sevimsiz bir durum işte.
bazı sayfalarda yazan değerli annlerimizin paylaşımlarını okuyup klavuz edinmeye çalışıyorum ;bir tanesi demiş ki mesela; "ikisi kavga mı ediyor asla taraf olmayın sadece sert bir hareketle ikisini de durdurun. beden diliniz konuşsun ve hiç birşey söylemeden bırakın" ben de kendimce bunu uyguladım. ama hiç işe yaramadı. daha da hırslandılar ikisi de ağlamaya başladı, bana küstüler vs
TV de yayınlanan bir programdan esinlenerek ceza paspası uygulasam mı diye düşündüm, hatta bir kez denedim, yani: ne zaman biri diğerinin canını acıtsa ceza paspasına yolladım. ama bakın görün ki ben çalışan bir anneyim ve evde bulunduğum sürelerde sürekli dırdır eden ceza veren bir anne olmak istemediğimden bu fikri hemen rafa kaldırdım.
Kısacası akışına bırakmış durumdayım. Kavga ettiklerinde şikayet merciiyim. kimin canı yansa kucağıma alıp onu öpüyorum diğerine de "hımmm kardeşini neden acıttın bakalım" diye <sadece> soruyorum; çok yeri ise özür dilettiriyorum . ikisi de ağlıyorsa ikisini de kucaklıyorum. şimdilik elimden bu kadarı geliyor.
Ama acaba Mehmet Eren bu sene okula devam etseydi okulda arkadaşlarıyla oyun oynamaya alışacağından evde kardeşiyle daha mı iyi oynardı. Yoksa Eceyi evde babaannesiyle bırakıp gözü hep arkada kalacağından < bana bir keresinde babaannesini kıskandığını ağzından kaçırmıştı> içine kapanmaya devam mı ederdi. Çok içli bir çocuk olduğu için onu okula gönderme ısrarımızı yanlış anlayıp bize kırgın mı büyürdü... Acaba onun gündüz saatlerinde evde olması Eceye haksızlık mı yani Ece oyunlarda kendi dünyasını kuramıyor mu, kendi oyun , hayal dünyası daha farklı mı olurdu. Şimdi abisine çok öfkeleniyor, o okulda olsaydı abisini özlerdi ve akşam daha mı farklı bir iletişimleri olurdu mu mu mi mı ....???
bazı sayfalarda yazan değerli annlerimizin paylaşımlarını okuyup klavuz edinmeye çalışıyorum ;bir tanesi demiş ki mesela; "ikisi kavga mı ediyor asla taraf olmayın sadece sert bir hareketle ikisini de durdurun. beden diliniz konuşsun ve hiç birşey söylemeden bırakın" ben de kendimce bunu uyguladım. ama hiç işe yaramadı. daha da hırslandılar ikisi de ağlamaya başladı, bana küstüler vs
TV de yayınlanan bir programdan esinlenerek ceza paspası uygulasam mı diye düşündüm, hatta bir kez denedim, yani: ne zaman biri diğerinin canını acıtsa ceza paspasına yolladım. ama bakın görün ki ben çalışan bir anneyim ve evde bulunduğum sürelerde sürekli dırdır eden ceza veren bir anne olmak istemediğimden bu fikri hemen rafa kaldırdım.
Kısacası akışına bırakmış durumdayım. Kavga ettiklerinde şikayet merciiyim. kimin canı yansa kucağıma alıp onu öpüyorum diğerine de "hımmm kardeşini neden acıttın bakalım" diye <sadece> soruyorum; çok yeri ise özür dilettiriyorum . ikisi de ağlıyorsa ikisini de kucaklıyorum. şimdilik elimden bu kadarı geliyor.
Ama acaba Mehmet Eren bu sene okula devam etseydi okulda arkadaşlarıyla oyun oynamaya alışacağından evde kardeşiyle daha mı iyi oynardı. Yoksa Eceyi evde babaannesiyle bırakıp gözü hep arkada kalacağından < bana bir keresinde babaannesini kıskandığını ağzından kaçırmıştı> içine kapanmaya devam mı ederdi. Çok içli bir çocuk olduğu için onu okula gönderme ısrarımızı yanlış anlayıp bize kırgın mı büyürdü... Acaba onun gündüz saatlerinde evde olması Eceye haksızlık mı yani Ece oyunlarda kendi dünyasını kuramıyor mu, kendi oyun , hayal dünyası daha farklı mı olurdu. Şimdi abisine çok öfkeleniyor, o okulda olsaydı abisini özlerdi ve akşam daha mı farklı bir iletişimleri olurdu mu mu mi mı ....???